28 Nisan 2021

Arthur Schopenhauer'a Göre


Arthur Schopenhauer, olaya idealizmin merkezinden kulaç sallayarak yaklaşmaya çalıştığı için düşünceleri, daha doğrusu bunun böyle olacağını "sanması" doğanın diyalektiğine aykırıdır. Bunun nedeni, doğanın kendisi de olmak üzere içerdiği her şey hareket halinde olduğundan, giderek, toplumlarımız da aynı şekilde devamlı bir hareket içinde olduğundan, düşüncemizi ve bilincimizi içinde yaşadığımız sosyal ve doğal koşullar belirlediğinden, hareket eden ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak değişen her şey düşüncemizi ve bilincimizi etkileyerek oluşturduğu nicel birikimlerin belli bir noktada patlayarak nitel bir dönüşüme uğramasından dolayı, "… ama özde değişmeden kalır." şeklindeki düşüncesi daima geçersiz olacaktır.

Hiç kuşkusuz çocukluk dönemlerinde alınan eğitimin ve deneyimlerin sonraki yıllarda yaşantımıza irili-ufaklı etkileri olabilir, olur da ama damgasını vuracağı ("temeli ve derinliği") anlamına gelemeyeceği için bunu mutlaklaştırmak ciddi bir yanılgıdır. Çocukluk dönemlerini oldukça zor koşullar altında geçiren (ki sadece ekonomik anlamda değil, aile içi şiddet, taciz ve tecavüzler de dahildir) birinin "temelleri ve derinlik ve sığlığı"nı buruşturup çöpe atanlar olduğu gibi bunun tam karşıtını da yapanların sayısı çokluklarından dolayı istatistiksel olarak bile bilinmiyor.

Son yanılgısı ise kendi içinde bile hiçbir tutarlılığı olmayan, "Bu görüş daha sonra özenle düzeltilir ve mükemmel hale getirilir, ama özde değişmeden kalır." şeklindeki tespitidir.

Örneklemeye çalışayım:

1) Ahmet'in çocukluk yıllarında oluşan bir yapısı var ve buna "a" diyelim.
2) Sonraki süreç içinde "a" özenle düzeltilip "A" haline getirilmiş olsun.
3) Eğer bu "A" negatif ise sonraki süreçte Ahmet hep olumsuzluk içinde olacaktır (veya tersi).

Böyle bir durumu mutlaklaştırmak sadece felsefeyi değil, sosyolojiyi de karmaşık bir şekilde okumak demektir diyerek sözlerimi proletaryanın dahi kuramcısı Marx'ın sözleriyle bitirmek istiyorum:

"Varlıklarının toplumsal üretiminde, insanlar, belirli ilişkiler kurarlar; bu üretim ilişkileri, onların maddi üretici güçlerinin belirli bir gelişme derecesine tekabül eder. Bu üretim ilişkilerinin tümü, toplumun iktisadi yapısının, belirli toplumsal bilinç şekillerine tekabül eden bir hukuksal ve siyasal üstyapının, üzerinde yükseldiği gerçek temeli oluşturur. Maddi yaşamın üretim tarzı, genel olarak toplumsal, siyasal ve entelektüel yaşam sürecini koşullandırır. İnsanların varlığını belirleyen şey, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilincini belirleyen, toplumsal varlıklarıdır. Gelişmelerinin belirli bir aşamasında toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkilerine, ya da bunların hukuksal ifadesinden başka bir şey olmayan mülkiyet ilişkilerine ters düşerler. Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar. İktisadi temeldeki değişme, kocaman üstyapıyı, büyük ya da az bir hızla altüst eder."

Karl Marx
Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı'nın Önsözü'
nden

Yorumlayın Paylaşın :)

Paylaşan: verified_user

0 Post a Comment: